CHP Genel Başkanı Özgür Özel, merhum Ferdi Zeyrek adına Ankara’daki Hacı Bayram Veli Camii’nde düzenlenen hayır lokması etkinliğine katıldı. Etkinlik sonrası cuma namazını da kılan Özel, namazın ardından cami avlusunda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Gündemdeki soruşturmalara ve yargı baskısı iddialarına değinen Özel, “Bu soruşturmanın sonunda, baskın yaptığın ve itirafçı olmaya zorladığın kişiler bir gün senin hakkında konuştuğunda, bu dosyanın asıl muhatabı sen olacaksın. Ve cezalandırılan da sen olacaksın, bunu bil” dedi.
Açıklamasında hem hukuki hem de vicdani sorumluluğa dikkat çeken Özel, “Bu yapılanlar hukuken suçtur, vicdanen sorumluluktur ve Allah katında da en büyük günahlardan biridir. Cuma namazının hemen ardından, cami avlusunda bunu sana hatırlatıyorum” ifadelerini kullandı.
Özel, kişilerin özgürlüklerinin tehdit edilerek iftiraya zorlanmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “Allah katında bir insanı yalana ve iftiraya zorlamak, özgürlüğüyle tehdit etmek, en büyük günahlardandır” şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Özel'in açıklamaları şöyle:
Tüm Türkiye'den olduğu gibi Ankara'dan da çok sayıda katılım olmuştu. Taziyesine geldi milletvekillerimiz, muhtarlarımız geldi. Ankara'dan vatandaşlarımız geldi. Milletvekillerimizin Adnan Bey'in de Murat Bey'in de bugün Hacı Bayram Veli'de Ferdi Zeyrek'in ruhuna bir hayır yaptırmak geçmiş. Bugün geldik, o hayra iştirak ettik. Namazımızı da Hacı Bayram Veli Camii'nde kıldık, duamızı ettik. Şimdi Manisa'ya doğru gidiyoruz. Yarın malum Ferdinin kızı Nehir'in üniversite sınavı var. İlk andan itibaren defalarca "Beni şimdi sınava kim götürecek?" diyordu. Ben de söz vermiştim, merak etme, babanın yerine ben seninle sınava geleceğim diye. Yarın Nehir'imizi üniversite sınavına sokacağız. Hem Nehir'e hem yarın sınava girecek olan bütün öğrencilerimize başarılar diliyoruz, zihin açıklığı diliyoruz. En iyi sonuçları almalarını, gönüllerine göre sonuçlar elde etmelerini, istedikleri üniversitelere yerleşmelerini temenni ediyorum. Yarın ve pazar sabahı sınavla ilgili görevimizi yaptıktan sonra pazar günü, malum her hafta cumartesi günleri genelde bir büyük il mitingi yapıyorduk. Bu sınavı düşünerek öğrencilere rahatsızlık vermemek, hem fiziksel olarak rahatsızlık vermemek hem de akıllarının bir başka yerde olmaması için üniversite sınavları bittikten sonra pazar günü akşam saat 17.00'de Tekirdağ'da yapacağız mitingimizi. Bu programlarımızı gerçekleştirmek üzere şimdi Ankara'dan ayrılıyoruz arkadaşlar.
(Özellikle itirafçılarla ilgili baskı yönünde ifade verdikleri şeklinde açıklamalar gelirse bu açıklamayı yapanlara resen soruşturma başlatılacağı yönünde ne söylemek istersiniz?)
Hemen benden başlasın. Ben başsavcılığın, başsavcıların bazen avukatları olmadan, bazen avukatları varken çağırıp, hatta ve hatta Kandıra cezaevinden kişiyi alıp çağlayana götürüp herhangi bir odada bir başsavcı ve iki tane savcının birlikte "Avukatım nerede?" diyen kişiye "Avukata gerek yok, sohbete çağırdık." deyip onu iftiracı olmak, itirafçı olmak ve iftira atmak üzerine önce motive etmeye çalıştıklarını daha sonra da baskı yaptıklarını doğrudan dinlemiş, kadınların çocuklarıyla tehdit edildiğini "Böyle konuşursan evladını 15 yıl göremezsin. Benim istediğim gibi ifade verirsen buradan evine gidersin." dediğini bizzat dinlemişim.
"EKREM BEY'İN PAYLAŞIMI ÇOK MERTÇE, ÇOK YİĞİT BİR PAYLAŞIM"
Resen soruşturmayı benden başlatsın. Bunu söyleyecek onlar yüzler, binler, milyonlar adına ben söylüyorum kardeşim. Ben söylüyorum, hiç elini korkak alıştırma soruşturmayı başlat. Ama bu soruşturmanın sonunda günü geldiğinde baskı yaptığın kişiler, itirafçı olmaya zorladığın kişiler, iftiraya zorladığın kişiler bir gün senin hakkında bunu söylediğinde bu soruşturmanın muhatabının sen olacağını ve cezalandırılanın da sen olacağını bil kardeşim.
Bu hem hukuken suçtur, hem vicdanen sorumludur, hem de Allah katında en büyük günahlardan biridir. Cuma namazının akabinde caminin avlusunda bunu sana hatırlatırım. Allah katında birisini birine iftira atmaya zorlamak ve onu kendi özgürlüğüyle tehdit etmek günahların en büyüğüdür. Efendim, bir de Ekrem Bey'in paylaşımı Ekrem Bey'in paylaşımı çok mertçe, çok yiğit bir paylaşım.
İnsanları, kadınları çocuklarıyla, babaları evlatlarıyla tehdit ediyorlar. Daha şimdi defalarca itirafçı olmak için getirip getirip götürdüğü değerli bir arkadaşımızın evladını gözaltına alıp babasına evladı üzerinden gözaltı süresi boyunca tehditte bulunuyor.
Bilmiyor muyuz, anlamıyor muyuz? O yüzden Ekrem Bey diyor ki arkadaşlar, evlatlarınız için istedikleri iftiraları atın. Ben bu yükü sırtımda taşırım. Çünkü iftira atılacak ne olacak arkadaşlar? Şimdi yasak var diyorlar, içlerine geleni yandaş basınına servis ediyorlar. İçlerine geleni akşam televizyonlarda tartıştırıyorlar kendilerince duruyorlar. Bunun bir sonu yok mu? Eninde sonunda iddianame çıkacak. Şimdi şöyleydi, böyleydi, yalanla, iftirayla oynayanlarla iddianame çıktığında kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacağız. Çünkü elde kanıt yok, çünkü bunlar iftira. Bu lafın bir somut karşılığının olması lazım. Onu göreceğiz.
Ekrem Başkana iftira atıp da özgür kalacak varsa Ekrem Başkan diyor ki "Benim özgürlüğümü evlatlarınızın huzuruyla, geleceğiyle değişmeyin. Ben içeride kalmaya razıyım." dedikleri şeyleri yalan olduğunu bile bile imzalayın, çıkın. Nasılsa ben masumum, haklıyım, masumiyetimi ispat edeceğim diyor.
Mertçe bir tutumdur. Nezaket gösterip o düşüncesini benimle paylaşmıştı. Ben de takdir sizin, böyle bir şeyi nasıl ifade edeceğinize siz karar verirsiniz. Ama benim böyle bir açıklama yapacağını birkaç gündür, bir süredir niyetleniyordu. Birkaç gündür haberim vardı ve en son dün yaptıklarından sonra en ağırına giden aileyle uğraşmak. Yakın arkadaşının çocuğunu almışlar içeriye, onun özgürlüğü üzerinden arkadaşını tehdit ediyorlar. O da diyor ki ben bu sırt yükü sırtımda taşırım.
"BABACAN'IN DEĞERLENDİRMESİNİ SAĞLIKLI SİYASİ BİR ANALİZ OLARAK GÖRÜYORUM"
2023 seçimlerinden öncesinde, sırasında olanlardan hepimizin alacağı çok ders var. Bu konuda Sayın Babacan'ın değerlendirmelerini, doğru zamanda çünkü bir seçimden hemen önce değil, hemen sonra değil, duygusallıktan arınmış biçimde doğru ve sağlıklı siyasi bir analiz olarak görüyorum. Zaten kendisinin tüm düşüncelerine bu anlamda hep saygı duymuşumdur, düşüncelerine kıymet vermişimdir.
“MESLEKTAŞLARINI PASPAS EDEN BU BAŞSAVCININ GAZABINDAN ALLAH KORUSUN”
Şimdi arkadaşlar, en kutsal mesleklerden bir tanesi savunma mesleğidir, avukatlıktır. Çünkü adaletin yerine gelmesi için olmazsa olmazdır. Bir hakim var, karar verecek. Bir savcı var, savda bulunacak. Ama diğer taraftan da bir avukat var. Masumu ve masumiyetini savunacak. Siz hakimsiz yargılama yapamayacağınız gibi savcısız yargılama yapamayacağımız gibi maalesef avukat olmadan da yargılama yapamazsınız.
Ekrem İmamoğlu kendisini savunsun diye yetki vermiş. O verdiği yetkiyle kendisini savunmaya uğraşan arkadaşı, şunu da suçluyor. Efendim, işte itirafta bulunanların ifadelerini ele geçirmeye çalışmak. Kendileri o ifadeleri yandaş kanallara veriyorlar. Hepimiz okuyoruz, siz okumuyor musunuz, internet sitelerinde okumuyor musunuz? Hatta olmayacak bir iştir. Savcıya müzahir internet siteleri var, sahibinin kim olduğu belli olmayan, oralara servis ediyorlar.
Avukat bunları edip de hangi iftirayla muhatabız diye öğrenmeye çalışması suç yapmış. Bu savunmanın olmazsa olmaz işlerinden bir tanesi. Onun işi bu. Efendim, diğer mahkumlara avukat yolluyormuş. Böyle bir şey var mı, yok mu bilmiyorum da, benden bir sürü mahkum, bir sürü mağdur, bir sürü mazlum bu şartlarda savunma için, avukat için destek istiyor. Bak buradan birisi sesleniyor. Dön baksan kim bilir o da ne isteyecek. Bir avukatın kendi davasını, müvekkilinin davasını, müvekkilinin arkadaşlarının davasını savunmak ve buna çalışmak kadar doğal bir hakkı yoktur. Buna engelli olmaya çalışmak adalete engel olmaktır. Dün adalet tutuklandı, dün savunma mesleği tutuklandı, dün bir avukat tutuklandı.
Bir avukatın tutuklanması, nasıl gözaltına alınacağı, ifadesinin alınacağı, tutuklanacağı belli. Barolar Birliği de buna dikkat çekiyor. Hiçbir şeyi tanımadan, Adalet Bakanlığı'nın iznine tabi olan bir konuda ne Adalet Bakanlığı'nı tanıyor, yani dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı Sayın Yılmaz Tunç'a hakarettir, onun şahsında Adalet Bakanlığı'na. Barolar Birliği'ne, İstanbul Barosu'na hakarettir, sizi tanımıyoruz demektir. Kendi meslektaşlarını saymayan ve onların saygınlığını ortadan kaldıran bir başsavcılıkla karşı karşıyayız. Gerçekten adalet için söylüyorum sadece bizler için değil Allah İstanbulluları ve Türkiye'yi bu aşkın yetkiler kullanan, kimseyi tanımayan, şımartılmış ve kendisini Türkiye başsavcısı sanıp meslektaşlarını da paspas eden bu başsavcının gazabından korusun ve kurtarsın.
Başka bir şey dilemiyorum, millet de amin diyor yani. Ben, ben böyle bir şey görmedim