23 Nisan 2025’te Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından, University College London (UCL) Afet ve Sağlık Profesörü Ilan Kelman’dan dikkat çekici açıklamalar geldi. BYTV’den Ergin Balabeyoğlu’nun sorularını yanıtlayan Kelman, İstanbul ve çevresinin deprem gerçeğiyle uzun yıllardır yüzleştiğini, ancak kentin henüz büyük bir depremin felakete dönüşmesini engelleyecek hazırlık düzeyine ulaşmadığını vurguladı.
"BU DEPREM OLAĞANÜSTÜ DEĞİLDİ, DAHA BÜYÜĞÜ BEKLENMELİ"
Profesör Kelman, Marmara'da yaşanan son sarsıntının bilimsel açıdan olağanüstü ya da tekil bir olay olmadığını belirterek, “İstanbul ve çevresinin aktif bir sismik bölgede yer aldığını biliyoruz. Bu da hem küçük hem büyük depremlerin her zaman beklenebileceği anlamına geliyor. Bu yaşanan deprem ne izole bir olaydı ne de beklenmedik. Aksine, bölgede yaşayan herkesin her an büyük bir depreme karşı hazırlıklı olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Profesör Ilan Kelman
"TARİH BOYUNCA ÇOK DAHA BÜYÜK DEPREMLER YAŞANDI"
Tarihsel verilere dikkat çeken Kelman, İstanbul’un geçmişte 23 Nisan’daki sarsıntının 10 katı şiddetinde depremlerle karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, benzer ya da daha büyük depremlerin yeniden yaşanmasının olası olduğunu söyledi. “Tarihsel kayıtlar bize, İstanbul’un büyük yıkımlarla yüzleştiğini ve tekrar yüzleşebileceğini gösteriyor. Bu gerçek göz önünde bulundurularak toplumun her kesimi ciddi bir hazırlık içinde olmalı” dedi.
"ÇÖKEN ALTYAPILAR İNSANLARI ÖLDÜRÜR"
Depremlerin doğrudan insanları değil, hazırlıksız kentlerin ve zayıf altyapıların insanları öldürdüğünü vurgulayan Kelman, İstanbul’un şu anki hazırlık düzeyinin yetersizliğine dikkat çekti. “Ne yazık ki, İstanbul genelinde deprem hazırlığı ve altyapı dayanıklılığı hâlâ birçok açıdan eksik. Bu durum büyük bir depremin etkilerini çok daha yıkıcı hâle getirecek. Sadece çok sayıda can kaybı değil, aynı zamanda uzun sürecek ve kaynak tüketici bir yeniden inşa süreciyle karşı karşıya kalınabilir” dedi.
"FELAKET DEĞİL, İHMAL ÖLDÜRÜR"
Kelman’ın vurguladığı en kritik noktalardan biri de, afetlerin kendilerinden çok, afetlere hazırlıksız yakalanmanın yol açtığı felaketlerdi. “Depremler doğaldır; kaçınılmazdır. Ancak onların felakete dönüşüp dönüşmemesi tamamen insanların tercihlerine ve yönetişim kalitesine bağlıdır. Eğer yapı stokları güçlendirilmez, altyapı iyileştirilmez, halk bilinçlendirilmezse, o zaman deprem bir doğa olayı olmaktan çıkar ve bir toplumsal felakete dönüşür” diyerek yetkililere çağrıda bulundu.