İstanbul’da bugün meydana gelen ve en büyüğü 6,2 olan deprem sonrası, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak’tan dikkat çeken bir değerlendirme geldi. Daha önce de İstanbul’u etkileyen birçok deprem üzerine çalışmaları bulunan Yaltırak, Kumburgaz üzerinde yer alan aktif fay hattının büyük kırılma gerçekleşene kadar sismik hareketliliğini sürdüreceğini ifade etti.
Prof. Dr. Yaltırak, 2019 yılında Silivri açıklarında meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremi hatırlatarak, bugünkü depremin de aynı sistem içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. “Söylenecek şeylerin arasında en önemlisi, sürekli üzerinde her geçen yıl 20 mm hareketin biriktiği ve en son depremi 1766’da olmuş bir segmentin halen bir kısmında ara ara olan deprem serileri sürmeye devam edecektir. Ta ki ana şok gerçekleşene kadar” dedi.
Bilimsel araştırmalara dayanan analizlerini paylaşan Yaltırak, Marmara’daki ana fay hattının kırılması durumunda oluşacak potansiyel tehlikeye de dikkat çekti. “Şimdiye kadar yaptığımız olası depremlerin tüm fayları bir arada kırma ihtimalinde ulaşılacak büyüklük Mw 7.8'dir” ifadelerini kullanan Yaltırak, bu senaryoda Kaikoura 2016 ve Maraş 2023 depremlerine benzer çoklu fay kırılmalarının etkili olabileceğini söyledi.
Bugün saat 12.49’da İstanbul’da meydana gelen ve en büyüğü 6,2 olan deprem sonrası, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden deprem uzmanı Cenk Yaltırak önemli açıklamalarda bulundu. Geçmişte benzer karakterde depremlerle ilişkilendirilen Kumburgaz fay hattına dikkat çeken Yaltırak, bölgedeki sismik hareketliliğin ana kırılma gerçekleşene kadar süreceğini belirtti.
Deprem uzmanı Cenk Yaltırak, 2019’da meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki Silivri depremini hatırlatarak değerlendirmede bulundu. “Söylenecek şeylerin arasında en önemlisi, sürekli üzerinde her geçen yıl 20 mm hareketin biriktiği ve en son depremi 1766'da olmuş bir segmentin halen bir kısmında ara ara olan deprem serileri sürmeye devam edecektir. Ta ki ana şok gerçekleşene kadar” dedi.
"MW 7.8’E ULAŞABİLİR"
Yaltırak, Marmara’daki olası senaryolar üzerine yaptığı değerlendirmede büyük kırılma durumunda oluşabilecek büyüklüğe dikkat çekti. “Şimdiye kadar yaptığımız olası depremlerin tüm fayları bir arada kırma ihtimalinde ulaşılacak büyüklük Mw 7.8'dir” diyerek, bu senaryonun bilimsel çalışmalarla desteklendiğini ifade etti.
Daha önce Kaikoura 2016 ve Maraş 2023 depremlerinde gözlemlendiği gibi, farklı fayların aynı anda kırılabileceğine dikkat çeken Yaltırak, “Daha önce Kaikoura 2016 ve sonra Maraş 2023 depremlerinde gördüğümüz gibi farklı faylar aynı anda kırılarak olağanüstü sonuçlar yaratıyor” açıklamasında bulundu.
"BU BÖLGE 250’DEN FAZLA YIKICI DEPREM YAŞADI"
Marmara’nın tarihsel deprem geçmişini de hatırlatan uzman, bölgenin yüksek riskli olduğunu vurguladı. “Bu nedenle tarih boyunca son 1500 yılda 38 ikiden fazla yerleşimi yıkan 250 civarında insanları korkutan ve paniğe yol açan depremin olduğu bir bölgedeyiz. Bu tür depremler aynı 1935 Marmara Adası, 1963 Çınarcık, 2019 Silivri depremleri gibi depremlerdir” ifadelerini kullandı.
"YIKIM OLACAK, AMA ÇÖZÜM EVLERİ YIKMAK DEĞİL"
Bölgedeki potansiyel büyük depremin etkileri üzerine konuşan Yaltırak, “Yeni oluşması beklenen olası depremler; 1912 yılında Tekirdağ Mürefte’de gerçekleşen 7,3 büyüklüğündeki ve 1999 yılında Gölcük’te gerçekleşen 7,6 büyüklüğündeki depremler niteliğinde bir yıkıma sebep olacaktır” uyarısında bulundu.
Ancak çözümün yalnızca bina yıkımıyla aranamayacağını vurgulayan Yaltırak, “Bütün eski evleri yıkalım yeni ev yapalım doğru bir iş değildir. Yapılması gereken doğayı doğru anlamak, doğru bir strateji, depreme bilim ve teknolojinin en son hali ile hazırlanmaktır” dedi.
"KOVAYI TAŞIRAN SON DAMLA DEĞİL İÇİNDEKİ SUDUR"
Medya ve kamuoyundaki bazı yorumlara da değinen Yaltırak, spekülatif ifadelerin bilimsellikten uzak olduğunu vurguladı:
“Bu yorumu dahi yapmak için çalışma arkadaşlarımla değerlendirip ne söylenebileceğine karar verdik. Kısaca fayları kovalara benzetirsek bu kovalar dolu. Roma atasözü der ki ‘Kovayı taşıran son damla değil içindeki sudur.’ Bizler, zaten kırılma eşiğine gelmiş faylara yarın olacak veya olmayacak sözlerinin getirilmesinin bilimsel bir anlam ifade etmediğini düşünüyoruz” diyerek noktaladı.
